Ana içeriğe atla

Eskici ve Oğulları Özet - Orhan Kemal

Romanın Başlıca Karakterleri 
Büyük oğul: Eskicinin büyük oğlu. Küçük oğul: Eskicinin küçük oğlu. On sekiz yaşında.
Zeliha: Eskicinin kızı.

Ayşe: Büyük oğul Memet’in kızı.
Zeynep: Küçük oğul Ali’nin kütlü toplarken tanıştığı kız.
Ünal: Damat.
Çarşı esnafı: Oğlan Cemil, Berber Bahri, Köşker Niyazi…

ESKİCİ VE OĞULLARI ya da ESKİCİ DÜKKÂNI (Kitabın konusu, eleştirisi)
Eskici ve Oğullan 1962’de yayımlandıktan sonra Orhan Kemal romanın adını değiştiriyor “Eskici Dükkânı” yapıyor. 372 sayfalık roman 2. basımla birlikte bu adla da tanınıyor. Romanın başkahramanı, İkinci Ordu, Üçüncü Kolordu malûllerinden başçavuş eskisi Eskici Topal’dır. Roman boyunca adı hep böyle geçer. Babası, zamanında büyük çiftçi Resul Ağa’dır. Konaklarda yaşamış, çocukluğu, gençliği orada geçmiş, kansını oraya gelin getirmiştir. İkide bir “Bu bacak, ben bu bacağı Trablus’ta, kahpe bir İtalyan kurşununa verdim. Bayıltmadan kestiler, kangrenli bacağın bayıltmadan kesilmesi ne demek? Kestiler efendi, lâkin Allah seni inandırsın, bugünkü kadar canım yanmadı, ciğerim sızlamadı.” der.
Çünkü eskicinin canını yakan yoksulluktur. İki oğlu, bir kızı ve büyük oğlunun üç çocuğunu o geçindirirken, çaresizlikten sinirli ve huysuzdur. Büyük oğul bir ara fabrikada işçi olarak çalışır. Ama ikinci Dünya Savaşı’nın yarattığı ekonomik bunalımla, fabrikalar kapanır, işçiler işsiz kalır. Büyük oğul da işsiz kalanlar arasındadır. O da küçük oğul gibi eskici dükkânının çalışanı olur. Ancak işler, dükkânda da iyi gitmez. Eskicinin geçimsizliği bu yüzdendir. Oğullarını sürekli azarlar, kırar. Daha çok da büyük oğlunun iş bulup çalışmasını ister. Çünkü evlidir ve üç çocuğu vardır.
Tüm aile küt toplamaya işine gider. Beklenen olmaz elciden alınan avans bile kazanılamaz. Öte yandan Topal’ın kızı Zeliha, küt toplamaya giderken kamyon muavini olan Ünal’la evlenir. Aslında Ünal’ın işi gücü yoktur. Her sabah o da eskici dükkânında çalışmaya gider. Bütün bunlar yaşandıktan sonra eskiciyi bir düşüncedir alır, oğullarına kızmakta haksız olduğu yargısına varır. Öylesine sert davranmaması gerektiğini düşünür, yaptıklarına üzülür.
Bir sabah kalkar Ünal’ın, kızının hâlâ uyanmadığını görünce oda kapısını büyük bir gürültüyle çalar, bir yandan da hakaretler savurur, hem onlara, hem kansına. Bunun üzerine kızı kendisini teselli etse de, daha sonra ağlamaya başlar. Onu yatıştıran Ünal olur. Hiçbir şeye kızmadan, onun istediği gibi davranarak… O gün eskici dükkâna gitmiş, henüz kahvesi gelmiştir ki birden küçük oğul Ali’yi karşısında bulur. Dükkânın önüne geldiğinde Ali ayakta duramaz, bir kemik yığını gibi, düşer. Eskici “Alim” diye fırlar. Eliyle çarpıp devirdiği kahvesine falan aldırış etmeden koşar. Oğlunu yerden kaldırmaya çalışır. “Yavrum, Alim…” der. Ali soluk soluğadır.
- Ali bırak beni baba. Eve koş. Ağamgilnen çocuklarda hayır yok!” Berber Bahri’nin çevirdiği bir arabaya binip eve giderler.
Eskici büyük oğulun yanına düz çöküp, “- Memedim, yavrum Memedim…ellerim kırılsaydı da” der arkasını getiremez. Memet, belli belirsiz bir sesle mırıldanır: “- Hakkını helâl et baba. Çocuklarıma mukayyet ol, yavrularım sana emanet!..” Eskici hemen Berber Bahri’den doktor bulmasını ister. Bulunur. İlaç yazılır. Ama iyileşmesi için hastaneye götürülmeleri gerektiğini söyler. Bunun üzerine taksi çağrılır, Memleket Hastanesine götürülür. Ama kapıdan içeriye almaz görevliler. Çalışma saati dolmuştur, yarın sabah gelmeleri, kayıt yaptırmaları gerektiğini söyler. Ona kızar, bağırır, küfreder, geri dönerler. Hastalıktan herkes kurtulur, iyileşirler. Ama bu arada Eskici bir örs ile bir çekiçe kalır. Borçlara para yetiştirmek için az bir paraya dükkânı satar. Artık eskisi gibi, yeme içmede kısıtlama yapmaz. Tam tersine büyük bir mutluluk içinde herkesin canının ne istediğini düşünerek davranır. Ve bir sâbah bir elinde çekiç ötekinde örsle çarşıya çıkar. Yağmura yakalanır, çocukluğunu anımsar, artık konakların kalmadığını sevimsiz apartmanların her yanı doldurduğunu düşünür. Fabrikalar semtine girince Ali ve Zeynep’le karşılaşır. Onlar Kayserililerin dokuma fabrikasında iş bulduklarını, yarın işe başlayacaklarını söylerler. Yan yana uzaklaşırlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fringe Dizisindeki Sembollerin Sırrı

Bazı soruların cevapları daha fazla soru sormanıza neden olur. Genel olarak Fringe’in bölümleri işleyişi hep bu mantıkla ilerliyor. Bu yüzdendir ki ben dahil birçok izleyici, puzzle parçalarının birleştirilmesini beklerken; dördüncü sezon yayınlanan 14. bölümden sonra 23 Mart’a kadar süren uzun bir ara verdi ve daha fazla merakla beklememize neden oldu. Diziyi izleyen herkesin aşina olduğu ve gizemi hakkında merak ettiği şeylerden biri de bölüm aralarında gösterilen ilginç sembollerdir. Hepsinin doğada bir karşılığı olduğu gibi dikkatle bakıldığında farkedilen ince ayrıntılarını farketmişsinizdir. Peki ya bu semboller daha fazlasını anlatıyorsa? Bu diziyi online izlemek için tıklayın:  Fringe izle Öncelikle sembolleri tek tek ele alarak ne gibi ayrıntılara sahip olduklarına bakalım ve daha sonra da ne çeşit bir kodlamada yer aldıklarına geçelim. Elma (Apple)  : Elmanın çekirdeklerin olması gereken yerde karşılıklı 2 insan embriyosunu görüyoruz. ...

2.BÖLÜM : Opportunity ve Spirit kaşifleri ile Mars’ta suyun keşfi

— 20 Haziran 2014 Roket  bir kere fırlatma aracı tarafından  Mars yoluna  itilince,  Güneşe doğru yönelimini  koruyabilmeli. Yön ve konumlanmasını düzeltebilmeli ki,  Mars’a varabilsin  ve  Mars’ta hedeflediğimiz  küçük noktaya ulaşabilsin. Yani tüm bunlar  7 aylık seyahat   süresince  meydana gelmeli. ( Cornell Üniversitesi’nden Yer ve Gök Bilimci   Steves Squyres ) Jet itici laboratuvarı California Teknoloji Enstitüsü / Steves Squyres FIRLATMADAN 7 AY SONRA Çözülmesi gereken asıl sorun planlamadır.   Mars o kadar uzak ki bir radyo sinyalinin tek yönlü olarak Mars’tan dünyaya gelmesi 10 dakikayı bulur  ancak  Mars atmosferinin başladığı noktaya  varmamızla yüzeyde zıplamaya başlamamız arasındaki süre sadece  6 dakikadır.  Yani iş inmeye gelince yardım etmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.  Kaşifler kendi başlarınalar  ve bizler sadece onların hayatta kalıp kalmadıkları...