Ana içeriğe atla

Down Sendromu nedir ?

Down Sendromu Nedir?
Down sendromu olarak isimlendirilen bu genetik hastalık sahibi birey herhangi bir tedavi ile asla normal bir birey haline getirilemez. Çünkü bunun nedeni ana rahminde gelişmeye başlayan zigotun yanlış bir imar planını uyguluyor oluşudur.
İnsanlar DNA denilen kalıtım materyaline sahiptir ve bu tek yumurta ikizleri hariç herkeste farklıdır. Bu farklılığın sebebi, 46 çift olan kromozomlarımızın mayoz bölünme sırasında crossing-over denilen bir olay ile birbirine karışmasıdır. Bu nedenle insanlar birbirine asla benzemez.
Sağlıklı bir mayoz bölünmede insanların kromozomları tam olarak ikiye bölünür ve 23 kromozomlu bir yumurta veya sperm hücresi oluşur. Bunun sonucunda yumurta ve sperm döllenerek 46 kromozoma sahip yeni ve farklı birey meydana gelir.

Down sendromunun başladığı nokta tam olarak mayoz bölünmedir. İnsanların 21 numaralı kromozomları mayoz bölünme esnasında bazen ayrılmayabilmektedir. Bunun sonucunda oluşan üreme hücresinin kromozom sayısı 23 olması gerekirken 24 olur. Sonuç olarak bu hücre döllendiği durumda 46 olması gereken kromozom sayısı 47 olur. Bu genlerde meydana gelen bir bozulma olduğu için buna mutasyondur demek yanlış olmaz.

Down sendromlu bireyler dişi ya da erkek farketmeksizin birbirine oldukça benzer. Genetik durumları nedeniyle kendilerine has farklı bir ırktır demek bile mümkündür fakat insanlara kolaylıkla uyum sağlayabilirler.
Down Sendromlu Bireylerin Çocukları Olur mu?
Down sendromlu birey bir erkek ise üreme yeteneği yoktur fakat down sendromlu dişilerin teorik olarak yarısı üreme şansına sahiptir. Down sendromlu bireyler zeka olarak oldukça geridedir fakat eğitilerek insanlarla uyum içinde yaşayabilmekte hatta bazılarına iş verilmekte ve bu işleri olması gerektiği gibi yapabilmektedirler.
Bir Bebeğin Down Sendromlu Olduğunu Nasıl Anlarız?
Down sendromu günümüzde anne karnında tespit edilebilmektedir fakat bu tedavi edilebileceği anlamı taşımaz. Down sendromlu bireylerin genellikle gözlerinin dış kenar noktaları daha yüksektedir ve toplam göz alanı daha küçüktür. Burnun ucu yukarıya dönük ve yassıdır. Gözler arasındaki burun çıkıntısı hafif ve yayık bir tümseğe benzer. Çok kolay kilo alırlar.
Down Sendromlu Bireyler Eğitilebilir mi?
Bu sorunun cevabı kesinlikle evet. Birçok insanın yapamayacağı yetenekleri bile kazanmaları mümkündür fakat doğru bir eğitim anlayışı ve sabır ile. Down sendromlu bireyler özellikle aklından kötülük geçirmeyen oldukça masum insanlardır. Tabi nasıl eğitirseniz onu yapacaktır. Ona iyi ve kötüyü anlattığınızda her zaman iyi olanı seçmektedir fakat mesela cinayet işlemek gibi kötü bir davranışı öğretmeye kalkarsanız bunu yapmanın iyi bir şey olduğunu zannedebilmektedir. Bu nedenle eğitimleri çok önemlidir. Mesela aşağıdaki down sendromlu bireyin piyano çalışını izleyebilirsiniz.


Aşağıdaki videodan da bir orkestra ile birlikte kemanı doğru biçimde çalan bir down sendromlu bireyi izleyebilirsiniz.





Aşağıdaki videodan halter kaldırma sporunda başarılar gösteren bir birey görebilirsiniz. Markette ürünleri poşete doldurup arabalara taşınmasında yardım ederek ekonomik anlamda iş yapabilmektedirler.



Aşağıdaki videoda ise oldukça yetenekli bir fotoğrafçıyı görebilirsiniz.



Tabi hikayeler bunlarla sınırlı değil. Down sendromlu bireyler heryerde ve doğru eğitildiklerinde normal bir insandan farksız olabiliyor. Sadece biraz sabır gerekiyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eskici ve Oğulları Özet - Orhan Kemal

Romanın Başlıca Karakterleri   Eskici Topal:   Trablus Savaşı’nda bacağını yitiren yaşlı baba Büyük oğul:   Eskicinin büyük oğlu. Küçük oğul: Eskicinin küçük oğlu. On sekiz yaşında. Zeliha:   Eskicinin kızı. Ayşe:   Büyük oğul Memet’in kızı. Zeynep:   Küçük oğul Ali’nin kütlü toplarken tanıştığı kız. Ünal:   Damat. Çarşı esnafı:   Oğlan Cemil, Berber Bahri, Köşker Niyazi… ESKİCİ VE OĞULLARI ya da ESKİCİ DÜKKÂNI (Kitabın konusu, eleştirisi) Eskici ve Oğullan 1962’de yayımlandıktan sonra Orhan Kemal romanın adını değiştiriyor “Eskici Dükkânı” yapıyor. 372 sayfalık roman 2. basımla birlikte bu adla da tanınıyor. Romanın başkahramanı, İkinci Ordu, Üçüncü Kolordu malûllerinden başçavuş eskisi Eskici Topal’dır. Roman boyunca adı hep böyle geçer. Babası, zamanında büyük çiftçi Resul Ağa’dır. Konaklarda yaşamış, çocukluğu, gençliği orada geçmiş, kansını oraya gelin getirmiştir. İkide bir “Bu bacak, ben bu bacağı Trablus’ta, kahpe bir İtalyan kurşununa verdim. Bayıltmad

Fringe Dizisindeki Sembollerin Sırrı

Bazı soruların cevapları daha fazla soru sormanıza neden olur. Genel olarak Fringe’in bölümleri işleyişi hep bu mantıkla ilerliyor. Bu yüzdendir ki ben dahil birçok izleyici, puzzle parçalarının birleştirilmesini beklerken; dördüncü sezon yayınlanan 14. bölümden sonra 23 Mart’a kadar süren uzun bir ara verdi ve daha fazla merakla beklememize neden oldu. Diziyi izleyen herkesin aşina olduğu ve gizemi hakkında merak ettiği şeylerden biri de bölüm aralarında gösterilen ilginç sembollerdir. Hepsinin doğada bir karşılığı olduğu gibi dikkatle bakıldığında farkedilen ince ayrıntılarını farketmişsinizdir. Peki ya bu semboller daha fazlasını anlatıyorsa? Bu diziyi online izlemek için tıklayın:  Fringe izle Öncelikle sembolleri tek tek ele alarak ne gibi ayrıntılara sahip olduklarına bakalım ve daha sonra da ne çeşit bir kodlamada yer aldıklarına geçelim. Elma (Apple)  : Elmanın çekirdeklerin olması gereken yerde karşılıklı 2 insan embriyosunu görüyoruz. Fringe’in konusunu

Dönüşüm Özeti (Kısa ve Uzun ) - Franz Kafka

Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi. Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içersinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı. ‘Ne olmuş bana böyle?’ diye düşündü. Gördüğü düş değildi. Biraz küçük, ama normal, yani içinde insanlar yaşasın diye yapılmış olan odası, ezbere bildiği dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de yine öyleydi. Üstünde paketten çıkarılmış kumaş örneklerinin –Samsa’nın uğraşı pazarlamacılıktı- yayılı olduğu masanın üzerinde, kısa süre önce resimli bir dergiden kesip, altın yaldızlı güzel bir çer